Bir Eğitimcinin Düşüncesiyle: Kendi Cenazesini Görmek Ne Demek?
Bir eğitimci olarak, her öğrenme sürecinin bir tür “yeniden doğuş” olduğuna inanırım. Ama yeniden doğuşun gerçekleşebilmesi için bazen bir “ölüm” gerekir — eski fikirlerin, alışkanlıkların, benlik imgelerinin ölümü. Bu yüzden “kendi cenazesini görmek” ifadesi, ilk bakışta ürkütücü görünse de, derin bir pedagojik anlam taşır. Çünkü öğrenmek, bir şeyi ezberlemek değil, bir şeyi geride bırakmak, bir bakış açısının sonuna tanıklık etmektir.
Pedagojik Dönüşümün Metaforu: Eski Benliğin Vedası
“Kendi cenazesini görmek” ifadesi, metaforik olarak bireyin içsel dönüşüm sürecini anlatır. Eğitim psikolojisinde bu durum, dönüştürücü öğrenme teorisi (Mezirow, 1991) ile yakından ilişkilidir. Bu teoriye göre gerçek öğrenme, bireyin mevcut inanç sisteminin sarsılmasıyla başlar. Öğrenci, dünyayı gördüğü çerçeveyi kaybettiğinde, yeni bir anlam yapısı kurma ihtiyacı duyar. Yani, eski benliğin cenazesi kalkar, yeni benlik doğar.
Bu anlamda, “kendi cenazesini görmek” bir kayıp değil, bir farkındalık anıdır. İnsan, öğrenme sürecinde kendisine ait bazı fikirlerin artık işlemediğini, bazı değerlerin yerini yenilerine bıraktığını fark eder. Bu farkındalık, duygusal olarak zorlayıcı ama aynı zamanda özgürleştirici bir süreçtir. Tıpkı bir cenazede olduğu gibi: yas tutulur, kabul edilir ve ardından yaşam yeniden başlar.
Öğrenmenin Ritüelleri: Vedadan Yeniliğe
Pedagojik süreçte, öğrencilerin ya da yetişkin öğrenicilerin “eski bilgilerini gömmesi” bir ritüel gibidir. Bu ritüel, öğretmenin rehberliğiyle anlam kazanır. Örneğin, bir öğretmen öğrencisine sadece doğru cevabı öğretmez; yanlışla vedalaşmayı, yanılgıyı kabullenmeyi ve yeniden düşünmeyi öğretir. İşte bu, öğrenmenin cenaze törenidir: eski bilginin uğurlanışı, yeni düşüncenin doğuşudur.
Paulo Freire’nin “Ezilenlerin Pedagojisi” adlı eserinde belirttiği gibi, eğitim bir “öz farkındalık sürecidir”. Öğrenci, öğrenme yolculuğunda kendi içsel zincirlerini fark eder ve onları aşmak için mücadele eder. Bu noktada “kendi cenazesini görmek”, bir özgürleşme anıdır — eski benliğin zincirlerinden kurtulma, yeni bir bilinç düzeyine ulaşma.
Toplumsal Öğrenme ve Kollektif Cenazeler
Bu metafor yalnızca bireysel öğrenme için değil, toplumsal dönüşümler için de geçerlidir. Bir toplum, eski değerlerini, ön yargılarını ya da işlevsiz düşünce kalıplarını sorguladığında aslında kendi kolektif cenazesine tanıklık eder. Toplumsal öğrenme teorileri (Bandura, 1977), bireyin öğrenmesinin çevresiyle etkileşim içinde şekillendiğini vurgular. Dolayısıyla bir toplum, kendi geçmişiyle yüzleştiğinde, bu yüzleşme bir “öğrenme töreni”ne dönüşür.
Modern eğitim anlayışında, eleştirel düşünme ve medya okuryazarlığı gibi beceriler, bireylerin bu tür “kolektif cenazeleri” görmesini sağlar. Öğrenciler, yanlış bilgilere, kalıplaşmış düşüncelere ya da eski ideolojilere veda etmeyi öğrenir. Böylece toplumsal bilinç yenilenir — tıpkı bireysel bilincin dönüşümü gibi.
Öğretmenin Rolü: Rehber, Rahip Değil
Eğitimci, bu metaforik cenaze töreninin yöneticisi değil, tanığıdır. Öğretmen, öğrencinin eski fikirlerini zorla gömmez; onun bu süreci yaşamasına alan açar. Dönüştürücü öğrenme, dıştan verilen bilgiyle değil, içsel sorgulamayla gerçekleşir. Bu yüzden öğretmen, bazen sessiz kalmayı, bazen beklemeyi, bazen de yalnızca bir “ayna” olmayı bilmelidir.
Pedagojik olarak, öğrenme bir “yıkım” kadar bir “yeniden inşa” sürecidir. Öğrencinin eski benliğiyle vedalaşması, yeni bir düşünme biçimi inşa etmesinin ön koşuludur. Bu da eğitimde empati, güven ve duygusal destek kadar, eleştirel düşünceyi de gerektirir.
Öğrenmenin Sessiz Anları: Kendine Bakmak
Sonuç olarak, “kendi cenazesini görmek” ifadesi, öğrenmenin özündeki sessiz devrimi anlatır. Her öğrenme deneyimi, bir yanılgının ölümü, bir farkındalığın doğumudur. Bu süreçte öğrenci yalnızca bilgiyi değil, kendisini de öğrenir. Kendi eski benliğini gören bir birey, yeniden inşa edilecek bir bilince sahip olur.
Okuyucuya şu sorularla bitirmek isterim: Siz, hangi düşüncelerinizi çoktan gömdünüz? Hangi inançlarınız artık sizin değil, yalnızca geçmişinizin bir kalıntısı? Ve en önemlisi, bugün hangi “yeni benlik” için yeniden doğmaya hazırsınız?
Çünkü her öğrenme, kendi cenazemize katılmak kadar cesaret ister.